Günümüz gençliği, kuşaklar arasında yaşanan farkları net bir şekilde ortaya koymaya devam ediyor. Özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan 1997-2012 yılları arasında doğan gençler, sosyal medyanın etkisiyle dünyayı ve insanları algılama biçimlerini oldukça inandıkça değiştirmektedir. Son günlerde Z kuşağının 'ihtiyar' olarak gördüğü yaş grubu tartışma konusu oldu. Peki, Z kuşağına göre 'ihtiyar' sayılan bu yaş grubu ne kadar beklenmedik?
Dijital çağın çocukları olan Z kuşağı, teknolojinin sunduğu imkanlarla büyüdü ve bilgiye erişim noktasında daha önceki kuşaklardan oldukça şanslı. Ancak bu durum, onların yaşlılık algısını da etkiledi. Z kuşağının yüzde 28’i, 30’lu yaşları geçince insanların yaşlı sayıldığını düşünüyor. Bu oran, önceki kuşaklarda çok daha yüksek bir yaş aralığını ifade ediyordu. 50 yaşındaki bir birey, X kuşağından olan bireyler için 'orta yaş' olarak, Y kuşağında ise 'yaşlı' kategorisine girebiliyordu. Ancak Z kuşağına ait bireyler, bu görüşlerini temel olarak teknolojinin gelişimi ve sosyal medyanın etkisiyle şekillendirdiler.
Z kuşağının 'ihtiyar' olarak tanımladığı yaş grubunun, öncekilerle kıyaslandığında daha genç görünmesinin nedenleri arasında sosyal medyanın ve internetin sunduğu imkanlar yatmaktadır. Özellikle YouTube ve TikTok gibi platformlarda Y kuşağının kendisini genç saydığı bir yaşam tarzı hakim. 40 yaşındaki bir birey bile sosyal medya üzerinde oldukça aktifken, Z kuşağı onları çok daha yaşlı olarak değerlendirebiliyor. Y kuşağının hayatına şekil veren televizyon, Z kuşağı için ise sosyal medya, onları şekillendiren ana unsur haline geldi. Bu da gençlerin yaşlılık algısını önemli ölçüde etkiledi.
Sonuç olarak, Z kuşağının 'ihtiyar' olarak tanımladığı yaş grubu, hem toplumsal normların hem de teknolojinin etkisiyle beklenmedik bir noktaya gelmiş durumda. Gelecek kuşakların da bu algıyı sürdürmesi beklenirken, yaşlılık kavramının nasıl evrileceği ise merak ediliyor. Z kuşağının gözünde 'ihtiyarlık' sadece bir yaş değil, aynı zamanda zihinsel bir durum olarak da değerlendirilmeye başlandı. Bu durum, sosyal medya araçlarının hayatın merkezinde olduğu bir çağda, bireylerin birbirleriyle iletişim ve etkileşim biçimlerini de sürekli olarak değiştirecek.